İslam Dini ve Osmanlı İmparatorluğu
İslam ve müslüman, Allah'a teslim olmak ve inanmak demektir.Yaratıcısını algılamak, öğrenmek, bilmek ve iman etmek demektir.Tüm dinler, kelime anlamıyla İslam'ı tasvir etmektedir.Allah'ın unutulduğu ve Peygamberlerin mesajlarının önemsenmediği bir anda, Yüce Allah, sonsuz şefkat ve merhametini insanlar için son kez hatırlatmak üzere,sevgi ve barış dini olan İslam dinini göndermiştir.Akıl ve kalp vasıtasıyla hayatı algılayabilmek için Kur'an-ı Kerim'i Hz.Muhammed(s.a.v.) Peygambere, dört büyük melekten olan Hz. Cebrail(a.s.) vasıtasıyla bildirmiş ve her türlü örneği zuhur ettirmiştir.
İslam dini, kıyamete kadar geçerli olacak evrensel bir mesaj içeren dindir.Yüce Allah, hayatı ve ölümü anlamsızlaştıran ve önemsizleştiren zihniyetlere mesaj vermiş, hayatın gerçeklerini her nesile hitap edecek şekilde Kur'an-ı Kerim'de belirtmiştir.
Tarih boyunca, Evrensel mesajı değiştirmeye yeltenen ve özünü bozmak isteyen hükümdarlar ve güç sahipleri olmuşsa da, hapishanelerde yıllarını geçiren ve yetiştirdikleri talebeleriyle hak ve hakikati koruyan bir nesille, Kur'an-ı Kerim, tahrifata uğramadan, güç ve hükümdarların nefsani duygularına yenik düşmeden, Yüce Allah'ın koruması altında, günümüze kadar ulaşmış ve kıyamete kadar devam edecektir.İslam dininde mezheplerin oluşma nedeni budur.Hakikate ulaşan yol, güç ve iktidar sahiplerinin nefsani duygularına emanet edilmemiştir.Tarih boyunca bu gerçeği en iyi şekilde muhafaza eden Osmanlı İmparatorluğu olmuştur.İslam Dininin özünde olan sevgi ve barışı tesis etmek, haksızlıklara müdahale etmek, derebeylerinin zulmünde inleyen masum halklara Adalet getirmek, virane haldeki memleketleri bayındır hale getirmek, ilim ve bilimi yaygınlaştırmak ve zulme karşı çıkmak, Yüce Allah'ın evrensel mesajını heryere ulaştırmak için yeryüzünün her tarafına ulaşmış olan Osmanlı İmparatorluğu, nihai amaca ulaşmıştır.
İslam Dini hoşgörüsüz ve acımasız bir din olsaydı, bayraktarlığını yapan Osmanlı İmparatorluğu barbar olsaydı, Portekiz veya Fransa kadar sömürgeleri olurdu ve yeryüzündeki tüm İnsanlar İslam dinine mensup olurlardı.İslam Dininde böyle bir anlayış yoktur.Her şey, Evrensel mesajın iletilmesi ve sonsuz hoşgörüye bağlıydı.Bu yüzden, Osmanlı İmparatorluğu döneminde din ve dilleri ellerinden alınmamış ve şu anda yaşamına devam eden Irkları ve Milletleri 'Ülke' olarak görebilmekteyiz.
Bu ilham ve gerçek, İslam Dininin 'Sevgi ve Barış Dini' olmasından dolayıdır.Bu gerçek 1500 yıldır hüküm sürmesine rağmen, ölüm gerçeğini hiçe sayarak kibir ve gururlarıyla kısacık bir Dünya yaşamını insanlara farklı göstermek isteyen zihniyetler mevcuttur.
Sonsuz bir Dünya yaşamı vaat eden, her türlü sorumluluğu anlamsızlaştıran ve ölümle birlikte yok olduğuna inandırdıkları bir nesil yetiştirme azminde olan, hak ve adalet anlayışlarını basitleştiren, haksızlık yapanın yanına kar kaldığı bir anlayışla hayatlarına devam etme arzularını yineleyen zihniyetler mevcuttur.
Çanakkale Şehitliğini ziyaret edenler bilmektedirler ki; İslam, Musevi, Hıristiyan Dinlerine mensup Yüce Şahsiyetler, koyun koyuna, yan yana, bir anlam ve bütünlüğün parçaları olarak aynı amaçları ifade ederek yatmaktadırlar.İşte bu anlayış, İslam Dinini ve bayraktarlığını yapan Osmanlı zihniyetinin yüksek ufkunu ifade etmektedir.Şehitliği ziyaret edenler, Ecdadını ve aynı amaçlar için mücadele eden canlarını dualarıyla hatırlamakta ve Yüce Rab'lerine niyaz etmektedirler.
Cehaletin ve art niyetli zihniyetlerin en büyük korkusu da budur.Yüce Türk Neslinin, aynı ruh yapısını tekrar yakalamasından duyulan endişenin gerçek nedeni de budur.
Asil ve Yüce Türk Gençleri, Yüce Dinini ve Tarihini, tüm dokularıyla, istisnasız tüm gerçekleriyle öğrenebilmeli ve Yüce Allah'a şükür edebilmeyi 'en büyük nimet' olarak görebilmelidirler.
Sonsuz sevgi ve saygılarımla.
|